9786255995971
375823

https://www.selamkitap.com/nurlarin-nuru-miskatu-l-envar
Nurların Nuru;Mişkâtü’l-Envâr
90.00
Nurun sırrı ve özü, “idrake açık olmak”tır. Ama idrak de hem nurun varlığını hem de gören bir gözün bulunmasını gerektirir. O halde nur, hem zahir (görünen) ve hem de müzhir (gösteren)dir. Çünkü nur hem kendisi görülebilir olan hem de başkasını görünür kılan şeydir. Ama kör biri için hiçbir nur ne görünür ne de gösterici olamaz. Dolayısıyla idrak için yalnızca nur yeterli değildir; gören ruh da şarttır.
Bu noktada, gören ruh (basar ruhu) nur gibi zorunlu bir unsurdur. Hatta daha üstün konumda sayılır. Çünkü gören ruh, algılayan şeydir. Oysa nur, algılamaz; onun yanında algılama gerçekleşir. O halde, “nur” ismi, algılayan ruh için, ışık yayan nesneden daha uygun düşmektedir.
Bu yüzden “görme yetisi”ne de “nur” adı verilmiştir. Mesela denir ki: “Yarasaların gözünün nuru zayıftır”, “Zayıf görüşlü adamın göz nuru azdır”, “Kör adamın göz nuru tamamen kaybolmuştur” denir.
İşte böylece “ruh-i basira”ya niçin nur denildiğini ve havassa (seçkinlere) ait olan ikinci manaya göre ruh-i basira'nın bu isme neden daha layık olduğunu öğrenmiş oldun.
Hakikat şudur: Gözle görülen nurun birçok eksiklikleri vardır. Çünkü göz başlı başına görme amacını kendisinden göremez. Kendisinden çok uzak olanı göremez, çok yakını da göremez. Bir engelin arkasını göremez. Eşyaların sadece dışını görür, içini göremez. Varlıkların sadece bir kısmını görür, tamamını göremez. Sınırlı şeyleri görür, sonsuz olanı göremez. Ayrıca, görmesinde sık sık yanılgıya düşer. Büyük olanı küçük görür, uzak olanı yakın zanneder, duranı hareket ediyor sanır, hareket edeni ise durağan görür.
İşte bu yedi eksiklik, göz organından ayrılamayan kusurlardır. Eğer gözler içinde bu eksikliklerden tamamen arınmış bir göz varsa, doğrusu o göz “nur” ismini almaya daha layık olmaz mı?
Bil ki insanoğlunun kalbinde böyle bir göze denk gelen bir şey vardır ki bu, çok latif yaratılmıştır. Bazen buna akıl, bazen ruh, bazen de insan nefsi denir. Sen bu kelimeleri bir kenara bırak. Çünkü çoğaldıklarında, anlayışı zayıf olanlar çok farklı anlamlar olduğunu sanabilir. Biz burada, insanın bebekten, yetişkin ve deliden ayıran anlamı kastediyoruz. Buna halkın kullandığı terimle izzetiyle “akıl” diyelim.
İşte, bu yedi eksiklikten uzak olduğu için, zahiri gözden (bas gözünden) daha çok “nur” adını hak eder.
Nurun sırrı ve özü, “idrake açık olmak”tır. Ama idrak de hem nurun varlığını hem de gören bir gözün bulunmasını gerektirir. O halde nur, hem zahir (görünen) ve hem de müzhir (gösteren)dir. Çünkü nur hem kendisi görülebilir olan hem de başkasını görünür kılan şeydir. Ama kör biri için hiçbir nur ne görünür ne de gösterici olamaz. Dolayısıyla idrak için yalnızca nur yeterli değildir; gören ruh da şarttır.
Bu noktada, gören ruh (basar ruhu) nur gibi zorunlu bir unsurdur. Hatta daha üstün konumda sayılır. Çünkü gören ruh, algılayan şeydir. Oysa nur, algılamaz; onun yanında algılama gerçekleşir. O halde, “nur” ismi, algılayan ruh için, ışık yayan nesneden daha uygun düşmektedir.
Bu yüzden “görme yetisi”ne de “nur” adı verilmiştir. Mesela denir ki: “Yarasaların gözünün nuru zayıftır”, “Zayıf görüşlü adamın göz nuru azdır”, “Kör adamın göz nuru tamamen kaybolmuştur” denir.
İşte böylece “ruh-i basira”ya niçin nur denildiğini ve havassa (seçkinlere) ait olan ikinci manaya göre ruh-i basira'nın bu isme neden daha layık olduğunu öğrenmiş oldun.
Hakikat şudur: Gözle görülen nurun birçok eksiklikleri vardır. Çünkü göz başlı başına görme amacını kendisinden göremez. Kendisinden çok uzak olanı göremez, çok yakını da göremez. Bir engelin arkasını göremez. Eşyaların sadece dışını görür, içini göremez. Varlıkların sadece bir kısmını görür, tamamını göremez. Sınırlı şeyleri görür, sonsuz olanı göremez. Ayrıca, görmesinde sık sık yanılgıya düşer. Büyük olanı küçük görür, uzak olanı yakın zanneder, duranı hareket ediyor sanır, hareket edeni ise durağan görür.
İşte bu yedi eksiklik, göz organından ayrılamayan kusurlardır. Eğer gözler içinde bu eksikliklerden tamamen arınmış bir göz varsa, doğrusu o göz “nur” ismini almaya daha layık olmaz mı?
Bil ki insanoğlunun kalbinde böyle bir göze denk gelen bir şey vardır ki bu, çok latif yaratılmıştır. Bazen buna akıl, bazen ruh, bazen de insan nefsi denir. Sen bu kelimeleri bir kenara bırak. Çünkü çoğaldıklarında, anlayışı zayıf olanlar çok farklı anlamlar olduğunu sanabilir. Biz burada, insanın bebekten, yetişkin ve deliden ayıran anlamı kastediyoruz. Buna halkın kullandığı terimle izzetiyle “akıl” diyelim.
İşte, bu yedi eksiklikten uzak olduğu için, zahiri gözden (bas gözünden) daha çok “nur” adını hak eder.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.