Kutsal Açlık Yeme Riyazeti ve Anoreksiya Nervoza

Stok Kodu:
9786059852647
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
264
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016-12-14
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%40 indirimli
230,00
138,00
9786059852647
367408
Kutsal Açlık  Yeme Riyazeti ve Anoreksiya Nervoza
Kutsal Açlık Yeme Riyazeti ve Anoreksiya Nervoza
138.00
Anoreksiya Nervoza, beden algıları bozulmuş, kendilerini olduklarından daha şişman ve kilolu gören, bu yüzden bir kuş kadar yemek, yediğinde kendini kusturmak gibi tedbirlere başvuran, ağırlıklı olarak genç kızların yakalandığı bir sendromdur. Hastalar, medya ve kitle iletişim araçlarının pompaladığı, en idealin en ince ve en hafif olan olduğuna dair algının etkisine kapılarak bir türlü kendilerini girdikleri sarmalın içinden kurtaramamaktadır. Genelde hasta olduğunu inkar eden anorektik, tedavi olduğunda mutlu olmakta ama sıklıkla tekrar tekrar kendini bir deri bir kemik halinde bulmaktadır. Aslında bunlar, ideal ince bedenin değil, çoktan yitirdikleri hayatın kontrolünün peşindedirler. İçlerindeki kontrol açlığı, bedeninden alacağı bir şey kalmasa da hala oralarda bir yerlerde fazladan kilolarının olduğunu düşündürmektedir. Buraya kadarı zaten psikiyatri bilimi tarafından aydınlatılmış bir dosyanın içeriğidir. Biz bu dosyaya, asetik yaşamın bir parçası olarak, kendilerini ölümüne aç bırakan, ne kadar az yerse o kadar Tanrı tarafından sevileceğine inanan, ölüm sınırına yaklaştığı halde hala kendini yeteri kadar dindar bulmayan, çoğunluğu kadın olan asetiklerin de eklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ortaçağ Hristiyan mistik kadınları arasında çokça gördüğümüz, tarihin çeşitli dönemlerinde uygun ortam buldukça hortlayan bu tip uygulamaların ? ki biz bunlara Kutsal Anoreksiya diyoruz- anoreksiya nervoza olduğunu savunuyoruz. Bugünün anorektiklerinin "Ne kadar az yersem o kadar sevilirim", "Bedenen şişmansan değersizsindir" gibi yargılarının yerini, kutsal anorektiklerde "Dolu mideyle Tanrıya ulaşamazsın", "Ne kadar az yersen Tanrıya o kadar çok doyarsın" gibi yargılar alır. Aslında her ikisi de kontrolün peşindedirler. Tabi ki her oruç tutanı nevrotik bir anoreksiyalı olarak görmek büyük yanlış olur. Hatta dışarıdan bakıldığında iç burkucu görünen bazı ölümüne açlıkların dahi bu hastalığın bir tezahürü olarak görülmesi hatalı olabilir. okuyucu bu kitapta hangi oruçların anoreksiya nervoza olarak değerlendirilip hangilerinin değerlendirilemeyeceğine dair sözünü ettiğimiz tartışmayı bulacaktır.
Anoreksiya Nervoza, beden algıları bozulmuş, kendilerini olduklarından daha şişman ve kilolu gören, bu yüzden bir kuş kadar yemek, yediğinde kendini kusturmak gibi tedbirlere başvuran, ağırlıklı olarak genç kızların yakalandığı bir sendromdur. Hastalar, medya ve kitle iletişim araçlarının pompaladığı, en idealin en ince ve en hafif olan olduğuna dair algının etkisine kapılarak bir türlü kendilerini girdikleri sarmalın içinden kurtaramamaktadır. Genelde hasta olduğunu inkar eden anorektik, tedavi olduğunda mutlu olmakta ama sıklıkla tekrar tekrar kendini bir deri bir kemik halinde bulmaktadır. Aslında bunlar, ideal ince bedenin değil, çoktan yitirdikleri hayatın kontrolünün peşindedirler. İçlerindeki kontrol açlığı, bedeninden alacağı bir şey kalmasa da hala oralarda bir yerlerde fazladan kilolarının olduğunu düşündürmektedir. Buraya kadarı zaten psikiyatri bilimi tarafından aydınlatılmış bir dosyanın içeriğidir. Biz bu dosyaya, asetik yaşamın bir parçası olarak, kendilerini ölümüne aç bırakan, ne kadar az yerse o kadar Tanrı tarafından sevileceğine inanan, ölüm sınırına yaklaştığı halde hala kendini yeteri kadar dindar bulmayan, çoğunluğu kadın olan asetiklerin de eklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ortaçağ Hristiyan mistik kadınları arasında çokça gördüğümüz, tarihin çeşitli dönemlerinde uygun ortam buldukça hortlayan bu tip uygulamaların ? ki biz bunlara Kutsal Anoreksiya diyoruz- anoreksiya nervoza olduğunu savunuyoruz. Bugünün anorektiklerinin "Ne kadar az yersem o kadar sevilirim", "Bedenen şişmansan değersizsindir" gibi yargılarının yerini, kutsal anorektiklerde "Dolu mideyle Tanrıya ulaşamazsın", "Ne kadar az yersen Tanrıya o kadar çok doyarsın" gibi yargılar alır. Aslında her ikisi de kontrolün peşindedirler. Tabi ki her oruç tutanı nevrotik bir anoreksiyalı olarak görmek büyük yanlış olur. Hatta dışarıdan bakıldığında iç burkucu görünen bazı ölümüne açlıkların dahi bu hastalığın bir tezahürü olarak görülmesi hatalı olabilir. okuyucu bu kitapta hangi oruçların anoreksiya nervoza olarak değerlendirilip hangilerinin değerlendirilemeyeceğine dair sözünü ettiğimiz tartışmayı bulacaktır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat